Aydın Sever - 9 Haziran 2017
Sinema tarihinin en önemli ve yenilikçi yönetmenlerinden Sergio Leone’nin dolar üçlemesi nin son halkası olan 1966 yapımı il buono il brutto il cattivo-The Good The Bad and The Ugly (İyi, Kötü, Çirkin) filmi en çok bilinen western filmidir.
Sinema tarihinin en önemli ve yenilikçi yönetmenlerinden Sergio Leone’nin dolar üçlemesi nin son halkası olan 1966 yapımı il buono il brutto il cattivo-The Good The Bad and The Ugly (İyi, Kötü, Çirkin) filmi en çok bilinen western filmidir.
Spaghetti Western türünün en önemli örneklerini
veren Sergio Leone bu türdeki çalışmalarıyla Amerikan western filmlerinin de önüne
geçmiştir.
Sanatsal yönü bir yana hem kurgu hem hikaye hem de
karakter analizleri bakımından Amerikan westerninden önde olan bu filmler kendi
içinde de hep bir bütünlük içinde olmuştur.
Oyunculuk performansları açısından oldukça üst düzey
olan film 3 büyük oyuncuyu kadrosunda barındırır. Clint Eastwood, Lee Van Cliff
ve Eli Wallach’ın çok iyi performansları filmin bu günlere kadar gelmesinde
önemli etkenlerden biridir. Clint Eastwood kariyerindeki en önemli
oyunculuklarından birine imza atar. Blondie fazla konuşmayan çok soğuk bir
keskin nişancıdır. Oldukça karizmatiktir. Filmin başından sonuna kadar ağzında
sigara vardır ve sigarayı çiğneyerek ağzının kenarından içer. Sinema tarihinde
belki de sigaranın en çok yakıştığı aktördür Eastwood. Western filmlerinin
önemli karakter oyuncusu Lee Van Cleef de sinemadaki en önemli işlerini Sergio
Leone ile birlikte yaptığı çalışmalarda ortaya koymuştur. Angel Eyes rolünde
gaddar, bencil ve paragöz bir adamı özellikle soğuk duruşu ve bakışlarıyla çok
iyi canlandırmıştır. Tuco rolünde birçok sinemaseverin diğer iki büyük
oyuncunun performansının üstüne çıktığı konusunda görüş birliğine vardığı Eli
Wallach kendi kariyerindeki en iyi işi çıkarırken unutulmaz bir portre
çizmiştir. Tam bir köylü olan Tuco’nun tek bildiği haydutluktur. Para için
herşeyi yapar. Zaten başka da bir şansı yoktur. Filmde en çok görünen
karakterdir. Hikaye genelde onun çevresinde döner. Kardeşiyle olan diyaloğunda
bu hale nasıl geldiğine dair fikirler ediniriz. Filmin en sevilen karakteridir
aynı zamanda. Bu kadar iyi performansların arkasında Leone’nin oyuncu
yönetimindeki katkısı da unutulmamalıdır.
Film klasik bir western filminde olan kahramanlık,
aşk, kızılderili vb temaları işlememesinin yanında temiz ve sakalsız yüzlere
alışkın John Wayne filmlerine aşina klasik western izleyicisinin de görmediği
birçok olguyu bünyesinde barındırır. Bir kere filmde western filmlerinin
olmazsa olmazı aksiyon ve diyalog sınırlıdır. Filmin ilk on dakikasında diyalog
yoktur. Fakat bu durum izleyiciyi rahatsız etmez. Bu sahnelerde izleyici
Leone’nin görselliğine bırakır kendini.
Filmin konusuna gelince ; üstüne ödül konulmuş bir
haydut olan Tuco (Eli Wallach) ile birlikte çalışan Blondie (Clint Eastwood)
onu yakalayıp teslim etmekte daha sonra da asılırken kurtarmaktadır. Angel Eyes
(Lee Van Cleef) Bill Carson adında eski bir askerin bir mezara gömdüğü
altınların peşine düşmüştür. Tuco çölde Blondie’yi öldürmeye çalışırken Bill
Carson’la karşılaşırlar. Bill Carson altınları devam eden iç savaşın faal
cephelerinden birindeki bir mezarlığa saklamıştır. Fakat Carson Tuco’ya
mezarlığın yerini Blondie’ye de son anda mezarın ismini söyleyebilmiştir. Bu
durum eskiden beraber çalışan Tuco ve Blondie’yi yeniden işbirliğine
itecektir.Kuzeyli askerlere esir düşen Tuco ve Blondie esir kampında çavuş olan
Angel Eyes’ın eline düşerler. Tuco ile Blondie’yi ayıran Angel Eyes Blondie ile
altınların peşinden gider. Fakat Tuco da Blondie de Angel Eyes’ın askerlerinden
ve kendisinden kurtulmayı başarırlar. Altınların olduğu mezarlık tam kuzey
güney savaşının ortasında kalmıştır. Savaşta paylaşılamayan köprüyü havaya
uçurur ve iki taraf arasındaki çarpışmayı başka bir bölgeye çekerek mezarlığa
ulaşırlar. Fakat Angel Eyes da ne yapıp edip mezarlığa varmıştır. Ortada üç
kişi vardır ve altınları paylaşmak istememektedirler. Bundan sonrasında
silahlar konuşacak ve sinema tarihinin belki de en iyi duellosu
gerçekleşecektir.
Filmde diyalogsuz geçen ilk on dakika, Angel Eyes’ın
yemek esnasında bir adamın evine girip konuşmadan yemek yemeye başlaması daha
sonra adamın kendisini ve ailesini öldürmesi, Tuco’nun mezarlıktaki koşuşturma
sahnesi ve üç kişinin katıldığına Truel denilen filmin sonundaki unutulmaz
hesaplaşma gibi sahneler filmde akılda kalanlardır.
Önemli replikler de mevcuttur filmde. En önemli
repliklerden biri Tuco’nun küvette yıkanırken sarfettiği replik : "When you have
to shoot, shoot don’t talk. (Ateş etmen gerektiğinde ateş et, konuşma)"
Blondie’nin Tuco mezarı kazarken söylediği replik :
You see, in this world there’s two kinds
of people, my friend those with loaded guns and those who dig, you dig.
(İnsanlar ikiye ayrılır, silahı dolu olanlar ve mezar kazanlar)
Ayrıca Tuco’nun çok iyi bir repliği daha vardır : If
you work for a living, why do you kill yourself for working? (Yaşamak için
çalışıyorsan niçin kendini çalışmak için öldürüyorsun?)
Filmin fonunda yeralan savaş Amerikan iç savaşıdır.
Kuzey ve güneyin bu savaşı bilinçli olarak filmin fonunda tutulmuştur. Birçok
insanın gereksiz yere öldüğü bu savaşın da ne kadar yersiz olduğu
vurgulanmıştır böylece. Zaten karakterlerin üçünün de savaşla ilgisi yoktur.
Angel Eyes kuzeylilerde çavuş olmasına rağmen tek düşündüğü Bill Carson’ın
sakladığı altınlardır. Tuco ve Blondie ise yeri geldiğinde kuzeyli yeri
geldiğinde güneylidir.
Filmin en iyi işi yönetmenliğinden, oyunculuğundan,
görüntülerinden de öte olan müzikleridir. Belki de sinema tarihinin en bilinen
film müziği bu filmdedir. Ennio Morricone’nin filmin atmosferinde çok büyük
etkisi olan müzikleri filmin unutulmazlar arasında yerini sağlamlaştırmıştır.
1.200.000 dolara çekilen ve bir sinema dersi
niteliğinde kusursuz bir film olan il buono il brutto il cattivo defalarca
izlenmesi ve her sinemaseverin arşivinde mutlak bulunması gereken modern bir
başyapıttır.
Western'in Kitabını Yazan Film
Reviewed by sineMakale
on
Haziran 09, 2017
Rating:
Hiç yorum yok: