Aydın Sever - 15 Mayıs 2017
Türkiye'de "Makas Eller" olarak anılan Tim
Burton’ın 1990 yapımı filmi "Edward Scissorhands" son derece özgün
tam bir Burton filmidir. Hüzünlü bir modern masal diyebileceğimiz bu film Tim
Burton’ın en iyi filmidir kuşkusuz. Filmin oyuncu kadrosunda Johnny Depp,
Winona Ryder, Dianne Wiest ve Burton’ın hayranı olduğu Vincent Price yer alır.
Film yalnızlık, aşk, beğenilmeme ya da istenilmeme, dışlanma, monoton yaşam ve
bozulan insani değerler gibi konuları içiçe bir masal tadında bize yansıtır.
DİKKAT BU NOKTADAN SONRA FİLM HAKKINDA AYRINTILI BİLGİLER
VERİLMEKTEDİR. İZLEMEYENLERİN OKUMASI SÜRPRİZİ BOZABİLİR
Küçük bir kız çocuğunun büyükannesine karın nasıl yağdığını
sormasıyla başlar hikayemiz. Öncelikle kahramanımız Edward (Johnny Depp)
yüksekte bir şatoda tek başına yaşamaktadır. Şato gotik bir yerdir.
Kahramanımız Edward şatoda yaşayan mucidin son icadıdır. Mucidimiz (Vincent
Price) Edward’ı bu şatoda yaratmış fakat ellerini tamamlayamadan ölmüştür.
Elleri tamamlanamayan Edward’ın parmak yerine monte edilen makaslar ellerinin
yerini almıştır. Tek başına şatoda yaşayan Edward kimseyle iletişim
kuramamıştır. Yaşamın nasıl olduğu konusunda hiçbir fikri yoktur. Bir gün
şatoya banliyöde kimseye Avon ürünü satamayan Peg gelir. Amacı şatoda yaşayan
birileri varsa onlara Avon satmaktır. Peg Edward’ın bu yalnız ve muhtaç halini
görünce onu evine getirir ve ailesiyle tanıştırır. Edward’ın artık beraber
yaşadığı bir ailesi olmuştur. Elleri nedeniyle sürekli zorluk yaşayan Edward
yine elleri sayesinde çok güzel saç kesebilmekte ve çok güzel bahçe dizaynları
yapabilmektedir. Çok saf ve temizdir. Bir anda kasabanın sevilen bir yüzü olur Edward.
Bu arada Peg’in kızı Kim’e (Winona Ryder) aşık olmuştur. Fakat Kim okul
takımından Jim ile birliktedir. Kim bu birliktelikte sürekli sorunlar
yaşamaktadır. Edward’ın Kim’den hoşlanması Kim’in sevgilisi ile Edward arasında
sürekli sorunlar doğurur. Edward’ın Kim’in sevgilisi yüzünden başı belaya
girer. Noel akşamı Edward elleri ile bir buz kütlesine şekil verirken
yanlışlıkla Kim’in elini keser. Bu duruma şahit olan Jim bunu kaçırmaz ve
kasabada Edward’ın aleyhine kamuoyu oluşturur. Sadece Peg ve ailesi Edward’ın
yanındadır. En sonunda polis de kapıya gelince Edward artık şatosunun yolunu
tutar ve eski hayatına geri dönmeye karar verir. Fakat Kim de onun peşinden
gelir ve onu sevdiğini itiraf eder. Onları takip eden Jim bu sırada Edward’a
saldırır ve Edward oldukça sinirli bir hareketle onu öldürür. Kim peşlerinden
gelen insanlara ikisinin de birbirlerini öldürdüklerini söyler ve Edward’ı
korur. Öldü diye bilinen Edward artık yapayalnızdır. Kim dışında kimse onun
yaşadığını bilmemektedir. Filmimizin başındaki büyükanne Kim’dir. Torununa
Edward’ın hala yaşamakta olduğunu ve karı onun yağdırdığını söyler. Buzdan
heykeller yapan Edward bunları yaparken kar yağdırmaktadır. Kar yağdırarak
Kim’e kendisini gösteren Edward aşkını bu şekilde dile getirir.
"Edward Scissorhands" in sonu bir masalın sonu
gibi mutlu bitmez. Aksine çok hüzünlüdür. Filmin başından sonuna kadar Edward
ile özdeşleşen ve onun penceresinden bakmaya çalışan seyirciyi yoğun bir hüzün
kaplar. Çünkü basit, tekdüze, yapmacık, insani değerlerden ve yaratıcılıktan
yoksun bir yaşam süren banliyödekiler Edward’ın onların tam tersi bir yapıda
olmasını kaldıramamışlardır. Kendilerinden olmayanı dışlamışlar ve ona zarar
vermeye çalışmışlardır. Bir insanın yalnızlığı, dışlanması, savunmasızlığı,
hakkını arayamayışı, sevdiği insana kavuşamaması çevremizde görüp kimi zamanda
yaşayıp üzüntü duyduğumuz anlardır. Bu bahsettiğimiz konuların bir de Hollywood
senaryosunun içine yerleştirildiğini düşünün; bizi istedikleri duygu durumuna
sokmak isteyen senaristlerin o ustalığı karşısında kendimizi iyi karakter ile
özdeşleştirip gerçekten onların istediği melankolik duruma fazlasıyla düşeriz
ve beklentimiz o filmin mutlu son ile bitmesidir. Filmin popülerliği bu sayede
tavan yapar. Zaten yapımcının istediği de budur. Fakat bahsettiğimiz bu
konuları alabildiğine yoğun işleyen Edward Scissorhands ile Burton seyircinin
istediği mutlu sonu bir masal anlatmasına rağmen gerçekleştirmemiş ve yapıtı
unutulmaz bir sinema şaheserine döndürmüştür. Film bu yönüyle ne kadar masalsı
ve ne kadar gerçekçi bir film olduğunu gösterir bize. Film mümkün olmayan bir
aşkı mümkün kılmaya uğraşmamış kavuşamamanın verdiği ruh halini Edward’ın büyük
ve imkansız aşkını anlatmıştır bize.
Filmin banliyö yaşantısına eleştirel bir bakışı vardır.
Filmdeki banliyöde evler ve arabalar aynı tip sadece renkleri değişiktir tıpkı
banliyönün insanları gibi. İnsanlar evden işe işten eve bir hayat sürdürürler.
Bu yaşam onları makineleştirmiş, yeniliğe karşı muhafazakar, kendilerinden
olmayanı dışlayan, dışa kapalı bir yapıya büründürmüştür.
Kendisi de bir banliyöde yetişen Tim Burton ile Edward
karakteri büyük benzerlikler taşır. Görüntü olarak saç şekli ve makyajı
Burton’a benzeyen Edward’ın dışlanmışlığı ve yaratıcılığı da aynı durumları
kendisinin de yaşamış olduğunu bildiğimiz Tim Burton ile benzerlikler taşır.
Film en kişisel yapıtıdır Burton’ın.
Oyunculuk performansı olarak Johnny Depp’in müthiş bir
kompozisyon çizdiği Edward karakteri sinemanın unutulmazları arasında yerini
alır. Oyuncu yönetmen birlikteliğinin en iyi örneklerini sergileyen Tim Burton
ve Johnny Depp en iyi birlikteliklerini bu filmde sergilerler.
Film herkese hitap eden bir film olmamakla birlikte bir kült
başyapıttır. Sanat yönetimi, atmosferi, renkleri, senaryosu, makyajı ve Danny
Elfman’ın müzikleri ile çok özenli bir film olan "Edward
Scissorhands" birçok eleştirmenin en beğendiği filmler listesinde üst
sıralarda yer alır.
Sinema tarihinin en kendine has yönetmenlerinden olan Tim
Burton iki Batman filmi arasında son derece özgün ve sanatsal bir film ortaya
koymuştur. Hem özgün filmler hem de gişe filmleri çekebilen yönetmen
Hollywood’da belki de bu iki işi en iyi yapan yönetmendir denilebilir.
Mutsuz Biten Bir Masaldır Bu İzlediğiniz…
Reviewed by sineMakale
on
Mayıs 15, 2017
Rating:
Hiç yorum yok: