Kadın Erkek İlişkilerine Woody Allen Bakışı:Hannah ve Kız Kardeşleri

Aydın Sever – 29 Haziran 2017

Woody Allen izlemek damak tadımı bilen bir aşçının yemeklerini yemek gibidir benim için. Çok güvenirim Woody Allen'a.

Çektikleri filmlerde hayata, insanlara ilişkilere dair çok doğru tespitleri vardır. Bunları da gerçekten özel ve kendine özgü bir sinemayla yansıtır.

Ayrıca hiçbir filminde eksik olmayan komedi sosu filmlerindeki karamsar havanın ağırlığını öyle yerlerde alır ki; yönetmenin kurduğu bu müthiş denge ona karşı olan hayranlığımı daha çok besler.

İki senede bir film çeken ve halen bu yaşta bile yaratıcılığından pek bir şey kaybetmeyen Allen'ın caz müziğine olan ilgisi ve filmlerinde bunu hissettirmesi de çok hoştur benim için.

Bergman sinemasının ve Fransız yeni dalgasının tüm etkilerini hissedersiniz Allen'da ama izlediğinizin bir Woody Allen filmi olduğu çok nettir.

Filmografisindeki kötü bir filme denk gelseniz bile (ki bu pek nadirdir) mutlaka diğer filmlerden farklı mutlaka ileride hatırlayacağınız bir sahne kalır aklınızda.

Benim şimdiye kadar hep böyle oldu ve bir Woody Allen filmi demek benim için hem bir sanatsal doyum, hem bir neşe kaynağı, hem hayata dair beleş bir deneyim hem de kendimi anlamak adına küçük de olsa bir adım oldu.

Halen film çeken, senaryolarını kendisi yazan, aynı zamanda kitap yazan, kendi caz grubunda klarnet çalan, grubunu ekmeyip o akşam onlarla müzik yapıp Oscar ödülünü almaya gitmeyen, kendisiyle barışık bu çirkin adam ümit ederim ki daha çok uzun seneler yaşar ve filmlerini izleriz.

Şimdi gelelim filmimize Woody Allen’ın 1986 yapımı filmi Hannah and Her Sisters (Hannah ve Kız Kardeşleri) Allen’ın en iyi filmlerinden olup yine varoluşsal sorunların, kadın erkek ilişkilerinin, klasik Woody Allen temalarının yoğun olduğu bir filmdir.

En iyi senaryo Oscarını kazanan filmde (senaryoyu yazan da Allen'dır) çok iyi diyaloglar yer alır.

Mickey, Hannah’ın eski kocasıdır. Hannah'dan iki çocuğu vardır ama Hannah'nın kız kardeşine aşıktır.

Mickey'nin varoluşsal sorunları vardır ve hastalık hastasıdır. Kendini boşlukta hissetmektedir.

İçindeki inanç eksikliğine bir çözüm bulmak ister. Tanrı'ya inanmayan Mickey önce Katolik olmayı dener. Katoliklikle kendini bağdaştıramayınca Budizm’e merak salar.

Büyük topluluklara hitap eden bu kadar ciddi konularda ve dramatik bir filmde Allen komedinin dozunu o kadar iyi ayarlar ki varoluşsal ve kadın erkek ilişkilerindeki bozuklukları dile getiren bu film aynı zamanda iyi bir komedi olarak da sinema tarihinde yerini alır.