Semih Kuru - 19 Temmuz 2017
İskandinav bölgesi belki de dünya sinemasının en çağdaş ve yaratıcı filmlerinin kaynağı. Bugün
coğrafyanın en ağır yönetmenlerden naif belgeselcilerine kadar neredeyse hepsi
Ingmar Bergman ve Lasse Halstromm gibi ustaların eserlerinden esinlenerek yaratıcı
eserler ortaya koyuyorlar ve filmlerinde açıkça bu otoritelerin etkilerini görebiliyorsunuz.
İzleyici belki de karanlık, felsefi, samimi diyalogları ve farklı
kalitesi dolayısıyla İskandinav sinemasını gitgide daha da fazla seviyor. Tabii
bu denli başarılı yapımların ortaya çıkmasında en büyük paylardan biri de bu
ülkelerdeki sanatçıların maddi anlamda oldukça fazla desteklenmeleri. Ticari
anlamda üzerlerinde daha az baskı hisseden yönetmenler de daha başarılı işler
ortaya çıkarabiliyorlar.
Aşağıda 2000 yılından sonra İskandinavya'nın en iyi filmlerinden
on tanesini listeledim. Elbette bu liste kişisel bir liste olup, okuyucu eksik
olduğunu düşünebilir. Yazının asıl amacı ise henüz tanışmamış olan okurları çağdaş
İskandinav sinemasıyla tanıştırmak.
The Hunt – Onur Savaşı (2012)
Hunt, İskandinavya'nın en büyük
yeteneklerini bir araya toplayan bir film. Danimarkalı ünlü yönetmen Thomas
Vinterberg tarafından yönetilen bu filmin başrollerinde Mads Mikkelsen ve
Thomas Bo Larsen var.
Mikkelsen, Danimarka kırsalında oğlunun
velayetini almak için uğraşan bir anaokulu öğretmeni olan Lucas'ı canlandırıyor.
Ancak öğrencilerinden biri tarafından korkunç bir suçla itham edilince bir anda
hayatı değişiyor.
Lucas'ın masumiyetini ispat etmesine
rağmen, yine de arkadaşları ve ailesi tarafından dışlanıyor. Film boyunca asla
neye inanacağınıza tam olarak emin olamıyorsunuz.
Film boyunca sürü zihniyetinin ne
derece tehlikeli olabileceğini görüyoruz.
Bu korkunç psikolojik drama sahip
olan film her sinema izleyicisine hitap etmeyebilir. Ama The Hunt'da yer alan
olağanüstü oyunculuk ve muhteşem görüntü yönetimi onu bu listeye almamızı
gerektiriyor.
Film 2012 yılı Cannes Film
Festivali’nden En İyi Erkek Oyuncu da dahil olmak üzere üç ödülle dönmüş.
Let The Right One In – Gir Kanıma (2008)
Tinker, Tailor, Soldier, Spy filminin
yönetmeni Tomas Alfredson’dan fantastik ve karanlık bir dram.
Oskar, okulundaki zorbaların kurbanı,
Eli ise genç bir vampir. Fakat bu iki farklı karakter arasındaki ilişki bazı
pürüzlerin doğmasına sebep olacaktır.
Let The Right One In, bir vampir
karaktere sahip olmasına rağmen, kuşkusuz bir Alacakaranlık değil. Daha önce
benzerine pek tanık olmadığımız tarzda bir vampir filmi. Şiddet içermesine
karşın sessiz, hassas ve melankolik… Kısacası Let The Right One In eşsiz ve karanlık bir
büyüme hikayesi.
After the Wedding – Düğünden Sonra (2006)
Susanne Bier’den, 2006 yılında En İyi
Yabancı Film Oscarına da aday gösterilen bir başyapıt. Jacob (Mads Mikkelsen) Bombay'daki
bir yetimhanenin yöneticisidir. Jacob yetimhaneye bağışta bulunan bir
hayırseveri Kopenhag'da ziyaret eder. Ancak, Jacob Kopenhag'a ulaştığında bazı
şeylerin göründüğü gibi olmadığını fark eder.
Film, The Celebration ve Together gibi
İskandinav filmlerinde olduğu gibi görece basit olmasına rağmen karakterlerin
rahatsız edici tempolarına ve senaryo kırılmalarına dayanıyor.
The Girl With the Dragon Tattoo – Ejderha Dövmeli Kız (2009)
Şüphesiz dünya çapında en tanınan ve
beğenilen İskandinav filmlerinden biri Ejderha Dövmeli Kız. Serinin diğer iki
filmi de benzer şekilde ilgi çekse de ilk film Ejderha Dövmeli Kız şüphesiz
en başarılı olanı. Bir gazeteci olan Henrik Vanger (Geçtiğimiz günlerde
yitirdiğimiz Mikael Blomqvist) ve bilgisayar korsanı olan Lisbeth Salander'in (Naomi
Rapace ) yollarının kesişmesi sonucu gelişen olayları anlatan film, Michael
Nyquist ve Naomi Rapace'in olağanüstü performanslarıyla cesur ve rahatsız edici
bir suç draması. 2011 yılında başarılı yönetmen David Fincher, Daniel Craig ve
Rooney Mara’nın başrollerinde bir kez daha filmi çekse de tercihiniz orijinal filmden
yana olmalı.
In A Better World – Daha İyi Bir Dünyada (2010)
Susanne Bier'nin Akademi Ödülü sahibi
filmi In A Better World, ilişkilerin karmaşıklığı üzerine bir drama.
Boşanmanın eşiğinde olan bir çift, oğullarının tehlikeli ve trajik sonuçları
olan bir arkadaşlığa girdiğinde ilişkileri bir kez daha sınanır. Ailesel ilişkilerin
zorluğunu gösteren film, eşzamanlı olarak iki farklı hikaye anlatıyor. Bireyler arasındaki çatışmaları ve karakterlerin
sınırlarını araştıran film, çarpıcı görüntü yönetmenliği ve mükemmel oyunculuk performansları
ile mükemmel bir film.
Songs From the Second Floor – İkinci Kattan Şarkılar (2000)
Roy Andersson'ın İkinci Kattaki
Şarkıları, Siz Yaşayanlar ve İnsanları Seyreden Güvercin filmleri ile birlikte
Yaşayanlar üçlemesinin ilk filmi. İsveçli yönetmen bu gerçeküstücü filminde,
Perulu yazar Cesar Vallejo'nun “Kutlu olsun oturan insana” şiirini film boyunca
tekrar eden bir unsur olarak kullanıyor. Çarpıcı görüntü yönetimi, şiirsel
anlatımı eşsiz kurgu yapısıyla Batı kapitalist toplumunun bir eleştirisi olan
film Cannes Film Festivali'nde Jüri Ödülü'nü kazanmıştır.
Headhunters (2011)
Karmaşık ve aksiyon dolu bir film
olan Headhunters, boş zamanlarında pahalı tablolar çalan bir şirket çalışanı
olan Roger Brown'un hikayesidir. Ancak iş yanlış kişiden çalınan bir tablo ile
patlar. Patlamalar, araba kovalamacaları, silah sesleri ve seksle dolu film Scarface
veya Ocean üçlemesi gibi filmleri hatırlatmıyor değil. Ancak Headhunters
bahsedilen filmlerin aksine şaşırtıcı derecede karmaşık ve katmanlı bir yapıya
sahip.
Brothers (2004)
Susanne Bier tarafından yazılıp
yönetilen bir başka film ise Brothers. İki kardeş arasındaki ilişkiyi ve içlerinden
biri savaşa gittiğinde değişen dinamiklerini anlatıyor. Film Jim Sheridan
yönetmenliğinde Natalie Portman, Jake Gylenhaal ve Tobey Maguire ile 2009'da tekrar çekilse de orijinal Brothers’ın yerini tutmuyor.
Elling (2001)
Annesi ile birlikte yaşayan ve ona
son derece bağlı olan orta yaşlı Elling, annesini kaybetmesiyle kendini bir
psikiyatri kliniğinde bulur. Oda arkadaşı ise seks bağımlılığı tedavisi gören Kjell
Bjarne’dir. Klinikten çıktıklarında ise birlikte yaşamaya başlarlar. Bu
olağandışı iki erkeğin geçirdiği her gün İki hayata bir meydan okumadır. Onlara
yardımcı olan sosyal hizmet uzmanı Frank ve edindikleri yeni arkadaşlar onlara "normal"
yaşamlarına adapte olmalarında yardımcı olurlar.
En İyi Yabancı Film Oscarı'na aday olan
Elling, “normallik” efsanesi hakkında komik ve duygusal bir komedi.
Armadillo (2010)
Tutkulu ve rahatsız edici bir savaş
belgeseli olan Armadillo, Afganistan'ın güneyindeki bir askeri üs olan
Armadillo'da konuşlanmış bir grup Danimarkalı askeri takip ediyor. Taliban
topraklarında tehlikeli bir yere yerleştirilen Armadillo askerleri birbirlerini
ve üslerini korumak için her gün savaşmak zorundadırlar. Askerler tarafından
sergilenen tartışmalı davranışlardan rahatsız olunduğu için film, Danimarka'da
öfkeye yol açmıştı.
2000 Sonrası En İyi On İskandinav Filmi
Reviewed by sineMakale
on
Temmuz 19, 2017
Rating:
Hiç yorum yok: