Aydın Sever – 25 Temmuz 2017
Bugün yine benim için çok özel
bir film olan 2003 tarihli Tim Burton imzalı Big Fish filminden
bahsedeceğim.
Her şeyden öte çok özel bir film Big
Fish. Birbiriyle iletişim kuramayan bir baba oğul hikayesi.
Birçoğumuzun yaşadığı bir sorun aslında o yüzden hemen sizi içine çekiveriyor.
Edward Bloom (Albert
Finney gençliğini de Ewan McGregor canlandırıyor)
insanlar tarafından çok sevilen, hikayeleri çok beğenilen, hayatın her anını
güzelleştirmekten zevk alan, geçmişindeki anıları da kendince hikayeleştirerek
yaşadıklarını hep daha güzel hatırlamak ve insanlara böyle aktarmak isteyen
biridir. Oğluyla ilişkisi üç senedir sekteye uğramıştır. Oğlu her yaşadığını
abartılı anlattığını, hatta bazen uydurduğunu düşündüğü babası için artık bu
hikayelerine son vermesini ve kendisiyle ilgili gerçeklerden bahsetmesini
istemektedir. Çünkü artık çocuk değildir ve bunlara kanmamaktadır. Buna karşın
Ed Bloom'un bu hikayeleri insanlar tarafından çok sevilmekte ve hayatı
güzelleştirmeye yönelik her yaptığı başta karısı Sandra (Jessica Lange) olmak
üzere diğer insanlar tarafından çok takdir edilmektedir. Oğul Will Bloom
annesinden bir telefon alır ve babasının artık sayılı günleri kaldığını
öğrenir. Annesi de, karısı Josephine de (Marion Cotillard) Will'in babasına
gereğinden fazla tepki gösterdiğini düşünmekte ve buna bir anlam
verememektedir. Will, babasının yanına döner ve ilk fırsatta onunla içinden
geçenleri konuşur. Neden gerçeklerden bahsetmediğini, neden sürekli böyle
hikayeler anlatmayı seçtiğini, neden kendisi gibi davranmadığını babasına
sorar. Aldığı yanıt çok nettir. "Ben
doğduğumdan beri hep kendim oldum ama sen beni bu şekilde kabul etmedin."
Filmimiz flashbacklerle sürekli geçmiş ile şimdiki zaman arasında gidip gelir.
Will artık acaba babamın söylediklerinde gerçek payı var mı diye düşünmeye
başlar ve öldüğü gün en güzel hikayeyi bu sefer babasına kendisi anlatır.
Babasının hikaye bittikten sonra tek söylediği ise "hayatımda duyduğum en güzel hikaye" dir. Will babasına duyduğu
tepkinin anlamsız olduğunu babasının cenazesinde iyice anlar. Çünkü o güne
kadar kimden bahsettiyse cenazeye gelmiştir ve hiç kimse hüzünlü değildir. Sürekli
Ed Bloom'un hikayelerini anlatmaktadırlar. Sonunda babasının istediği olmuştur.
Nehirdeki büyük balık olmak isteyen Ed Bloom, hikayeleriyle artık ölümsüz olmuş
ve amacına ulaşmıştır.
Çocuğuyla arasındaki ilişkiyi
anlatmak açısından Ed Bloom'un bir hikayesinden bahsedelim biraz. Hikaye
oğlunun doğduğu günle ilgili. Ed insanlara oğlunun doğduğu gün nehirdeki en
büyük balığı tuttuğundan bahseder. Yıllardır insanların peşinde olduğu canavar
adında bir balıktır bu. Ne oltalar parçalamıştır. Üstelik hiçbir yeme de
kanmayan bir balıktır bu. Ed çocuğunun doğacağı gün artık bu balığı avlamak
istemektedir. Yıllar önce nehirde boğulan bir hırsızın hayaleti olduğu söylenir
balığın. Ed sonunda onu avlayacağı yemi keşfeder. Parmağındaki altın yüzük. Bu
balık madem hırsızın hayaletidir o zaman altın bir yüzüğe kayıtsız
kalamayacaktır. Yüzüğü misinanın ucuna takar ve daha olta havadayken balık
yüzüğü kapar ve misinayı da parçalar. Daha sonra Ed eşine sadakatinin simgesi
olan yüzüğü alabilmek için nehirde balığı izler. Ed balığın erkek olduğunu
zannederken balık dişi çıkar. Ona göre balığın karnını deşip bu yüzüğü çıkarmak
nehrin en zeki balığını öldürmek demektir. Peki balık, erkek hırsızın hayaleti
olmadığına göre altın bir yüzüğe neden bu kadar değer vermiştir. Ed Bloom bu
hikayesini karısına ithafen şöyle bağlar: “Bazen
bir kadını elde etmenin en iyi yolu ona bir nikah yüzüğü vermektir”. Daha
sonra aile doktorları Doktor Bannet Will'e doğduğu günün hikayesini bilip
bilmediğini sorar. Will ise bunu defalarca dinlediğinden bahseder. Doktor
Bennet "peki asıl hikayeyi biliyor musun?"
diye sorar. Will babasının bundan hiç bahsetmediğini söyler. Doktor Bennet
annesinin doğum yaptığı gün babasının iş için başka bir yerde olduğundan söz eder.
Zaten burada olsa da babasının doğumda bulunamayacağını, çünkü erkeklerin doğum
esnasında kadının yanında duramadıklarından bahseder. Doktor Bennet Will'e
doğumunda hiçbir sorun çıkmadığını ve annesinin normal bir doğum geçirdiğini
söyler. Sonra Will'e dönerek "senin
doğduğun günle ilgili sence hangi hikaye ilginç, babanın balığı yakaladığı mı
yoksa bu mu?" diye sorar. İşte filmdeki baba oğul ilişkisinin düğümü
budur. Ed'in yaptığı sadece yaşadığı anları ölümsüz kılabilmek için onları
biraz daha güzel dile getirmektir. Görmek istediği gibi görmektir. İşte bu
durum oğlunu ondan uzaklaştırmıştır. Fakat Ed böyle biridir ve insanlar
başkalarına zarar vermedikleri sürece ve başkaları tarafından sevildikleri
sürece bunda hiçbir sorun yoktur. Will babasını kendi istediği formlara sokmak
istemiş ve onun benliğini reddetmiştir. Babası ise hayatını hep bu tutarlılıkta
yaşamıştır.
Big Fish Tim Burton'ın
filmografisinde ayrı bir yere sahiptir. Film hem tam bir Burton filmi hem de
dramatik yapı olarak bir Burton filminden ötedir. Burton'ı sevmeyen
sinemaseverlerin filme karşı beğenileri bunu kanıtlamaktadır. Big
Fish Burton'ın masalsı tarafından ve ressamlığından alabildiğine
faydalanmış bir filmdir. Pastel renkler muazzamdır. Görsellik üst düzeydedir.
Fantastik hava izleyicide gerçekmiş izlenimi uyandırır.
Albert Finney ve Ewan
McGregor filmde çok iyi bir performans sergiler. Cadı rolünde Helena
Bonham Carter enfestir. Şairi canlandıran pek de şairlikle alakası
olmayan bağımsız filmlerin en başta gelen oyuncularından Steve Buscemi döktürür.
Sirk sahibi Danny DeVito her zamanki gibidir ve Ed Bloom'un karısı Sandra
rolünde ölçülü oyunculuğuyla Jessica Lange'in performansı da iyi
bir performans olarak göze çarpar. Bu arada Marion Cotillard'ı da
filmde görmek ayrı bir keyiftir.
Big Fish'i izlemediyseniz
eğer, hayatınızda unutamayacağınız filmler arasına koymanız muhtemeldir diyelim
ve filmin sonuna gelelim. Will artık babasına biraz biraz saygı duymaya
başlamıştır ve ölümüne yakın babasının ölümüne dair hikayeyi kendisi babasına
anlatır ve babası bu hikayeyi dinledikten sonra "hayatımda dinlediğim en güzel hikayeydi" diyerek son nefesini
verir.
İzleyelim :
Baba Oğul İlişkisine Masalsı Bir Bakış: Big Fish
Reviewed by sineMakale
on
Temmuz 25, 2017
Rating:
Hiç yorum yok: