Semih Kuru – 24 Temmuz 2017
Nihayet kendimde Raw’ı izleme cesareti buldum. Bir vejetaryen
olarak benim için oldukça yıpratıcı olduğunu belirtmeden yazıya geçemeyeceğim.
2016 yılında aralarında Cannes’da Fıprescı ödülü ve Avrupa
Fantastik Film Festivalleri Federasyonu’nun Avrupa Yapımı En İyi Fantastik Film
ödülünün de olduğu birçok ödül almış olan Raw, Fransız kadın yazar ve yönetmen Julia
Ducournau’nun genç ve parlak zihninden beyazperdeye yansıyor. Türkiye’de
İstanbul Film Festivali kapsamında izleyici ile buluşma şansı yakalayan filmden
kısaca “korku türünde kadın yönetmenlerin yükselişi” başlıklı yazımızda bahsetmiştik.
Şimdi ise detaylı olarak ele alma zamanı…
Ducournau’nun bu ilk uzun metrajlı filminde, vejetaryen bir
ailede yetişen Justine (Garance Marillier), ailesinin geri
kalanının da gittiği, prestijli bir veterinerlik fakültesine başlar. Ablası Alexia
(Ella
Rumpf) de aynı fakültede okumaktadır. Geleneksel okula kabul günleri
kapsamında çömezlere yapılan sulu, kaba ve şiddet içeren şakalar arasında çiğ tavşan
böbreği yemek de vardır. Justine vejetaryen olduğunu söyleyerek yemek istemese
de ablasının ısrarıyla yer. Bu noktadan sonra başlangıçta gizli gizli et tüketen
Justine, sonrasında artan bir iştahla et yemeye başlar. Justine’in et yeme
arzusu o kadar kuvvetlidir ki, onu insan eti yemeye kadar sürükler. Burada
bahsettiğimiz yamyamlığın, beyazperdenin
en ünlü yamyamlarından olan Hannibal Lecter gibi estetize edilmiş, şık bir
şarap eşliğinden gerçekleştirilen bir yamyamlık eylemi olmadığını, pür bir
yamyamlık olduğunu hatırlatmak isterim.
Yönetmen, Justine'in etçil evrimindeki her şok edici adımı
yavaş yavaş ortaya koyuyor. Karakteri seçimlerinden ötürü asla yargılamıyor.
Üstelik seçimlerinin giderek zararlı sonuçlar doğurmasına rağmen. Justine
sadece beslenme tarzını değiştirmiyor aynı zamanda da büyüyor ve cinselliği de tanımaya
başlıyor. Dolayısıyla onun geçirdiği dönüşüm çeşitli şekillerde
yorumlanabilirse de, en akla yakın olanı onun etçil evriminin cinsel uyanış
için bir metafor olarak kullanılmasıdır.
Ducournau'nun çarpıcı ve görsel olarak hipnotize edici bir
güzelliğe sahip olan filmi izleyiciyi sarsacak görüntülerle dolu. Toronto Film
Festivali’nde gece yarısı gösterildiğinde seyirciler arasında bayılanlar olmuş.
Neredeyse film boyunca ağızlarının etrafı kanlı iki kız kardeşi seyretmek çok
da kolay değil doğrusu.
Sıklıkla erkek yönetmenlerle özdeşleşmiş olan "body
horror" türünün sularına yelken açan Ducournau, yelkenleri suya indirmeden alnının
akıyla bu filmden çıkmayı başarıyor. Filmi hakkında konuşan Ducournau, “beden
hakkında konuşurken, bedenden daha fazlasını konuşuyoruz, insanlık halleri
hakkında konuşuyoruz” diyerek filmin kendisi için fanilik ve insanların ölümü
nasıl karşıladığını anlattığını söylüyor. Filmin vejetaryenler hakkında olduğu
yönündeki söylentilere de yanıt veren yönetmen, vejetaryenler için bir
film çekmek isteseydi ortaya bambaşka bir film çıkaracağını, Raw’daki vejetaryen
karakterin hikayeyi anlatmada bir araç olduğunu söylüyor.
Türün hayranlarının filmde kendilerini tatmin edecek
çok şey bulacakları kesin. Öte yandan arzularını bastıran, onlardan utanan herkes
Justine'de kendini bulacak.
Filmin sansürsüz fragmanı da aşağıda. İyi seyirler...
Filmin sansürsüz fragmanı da aşağıda. İyi seyirler...
Vejetaryenlikten Yamyamlığa Uzanan Bir Öykü:Raw
Reviewed by sineMakale
on
Temmuz 24, 2017
Rating:
Hiç yorum yok: