Aydın Sever – 8 Temmuz 2017
1995 yapımı Se7en yönetmen David Fincher'ın en iyi
filmidir. Baştan sona neredeyse kusursuz olan film sinema tarihinde kendine
güzide bir yer edinmiştir. Klasik polisiye janrını kullanıp kendi özgünlüğünü
yaratan bu modern klasik sinema tarihinin en önemli sürpriz sonlarından birine
götürür bizi.
Dini takıntıları olan John Doe (Kevin Spacey) isimli seri
katilimiz Hıristiyanlıktaki yedi büyük günahı işlediğini tespit ettiği kişileri
öldürmektedir. Kendisine bunu misyon edinen seri katilin yakalanması için
dedektif Somerset (Morgan Freeman) ile bölgeye yeni gelen dedektif Mills
(Brad Pitt) görevlendirilir. Birbirine tamamen zıt olan bu iki dedektif
katilin peşine düşerler. Geleneksel polisiye janrından beslenen filmimiz
katilin hep bir adım önde gitmesi sonucu bu geleneksellikten yavaşça
uzaklaşmaya başlar ve sinema tarihine geçen müthiş finaline doğru sabırla
ilerler.
Filmin atmosferi enfestir. Sürekli yağmur yağar filmde. Buna
uygun olarak karanlık hakimdir. Bu atmosferde ünlü görüntü yönetmeni Darius
Khondji'nin payı büyüktür. Aslında temizlenmesi gereken bir şehre dair
bir söylem gibidir yağmurun sürekliliği. Mutlu olmayan sona doğru bir hazırlık
da diyebiliriz seyirci için. Çünkü
filmde Somerset gibi bir dahi dedektif varken bile hep John Doe bir adım önde
gitmektedir. Dedektiflerimiz cinayeti çözseler bile bunu bir sonraki cinayeti
engellemek adına tecrübe olarak kullanamamaktadırlar. Bir şekilde bu cinayetler
işlenmektedir. Çünkü John Doe çok soğukkanlı ve sakindir ve iyi bir planı
vardır. Somerset onun bütün amacını kavramıştır fakat onu engellemek adına hiçbir
şey yapamamaktadır.
Somerset filmin en önemli karakteridir. Emekliliğine yedi
gün kalmış, bekar ve artık bu olaylara şahit olmak istemeyen, duymak istemeyen
biri vardır karşımızda. Çünkü artık cinayetler ona iyice manasız gelmektedir.
Freeman kariyerindeki belki de en iyi performansa imza atar. Spacey'nin
göründüğü sahneden sonra ise Freeman ile Spacey'nin bir nevi oyunculuk dersini
izleriz filmde. Somerset Christie'nin ünlü dedektifi Hercule Poirot ekolünde
biridir. Alabildiğine zeki, sakin, olaylara hakim, sabırlı ama kesinlikle
karamsar yada aşırı gerçekçi.
Mills yardımcı karakter olarak Somerset'in zıttıdır. Fevri,
sabırsız, muhakeme gücünden yoksun, hırslı ve işini iyi yaparsa dünyanın
değişeceğine inanan biri.
Filmin bir özelliği ise nerede geçtiğine dair bir veri
olmamasıdır. Kanımca yönetmen yarattığı atmosfere ve görselliğe o kadar
güvenmektedir ki filmin geçtiği şehrin benzeri olmayan kendi yarattığı bir
şehir olarak algılanmasını istemiştir. Bu durum hikayenin nerede geçtiğini
bilmeyen izleyicide kendisine sunulan imgelerle filme ait atmosferi ve şehri
kendi kafasında yaratmasına yol açar. Yönetmenin istediği de tam olarak budur.
Filmi başyapıt mertebesine ulaştıran ise Somerset'in
kahramanlığına soyunmaması yani "zeki dedektif bir şekilde suçluyu yakalar
ya da iyi her zaman kötüyü yakalar" klişelerinden gitmemesidir. Film çok
sürpriz bir sonla John Doe'nun planı doğrultusunda gider. Kötü kazanmıştır.
İzleyici rahatsızdır ama klişelerden uzak sürpriz bir sonun verdiği hazzın da
yerini hiçbir şey tutmaz. Filmin bu şekilde bitmesi için oyuncuların baskı
yaptığı söylenmektedir.
Kevin Spacey filmin jeneriğinde gösterilmemiş ve "dedektiiiif"
narasıyla polis merkezine girene kadar filmde görülmemiştir. Spacey ne filmin
fragmanında ne de afişinde vardır. Bu durum filme ait çok güzel ve zekice bir
hamledir. Göründüğü sahneden sonra son derece iyi bir oyunculuk sergileyen
Spacey, izleyicinin merak ve beklentisini boşa çıkartmamıştır. "Ona da
filme böyle girmek yakışırdı" dedirtir izleyiciye. İşte John Doe'nun
cinayet işledikten sonra planının en önemli parçası olan polis merkezine dedektif narasıyla girişi ve Somerset'in
henüz daha misyonunu tamamlamasına iki cinayet varken John Doe'nun ne yaptığını
kestiremediği anlar :
Zekice Kurgulanmış Usta İşi Bir Film:Se7en
Reviewed by sineMakale
on
Temmuz 08, 2017
Rating:
Hiç yorum yok: