Aydın Sever – 7 Ağustos 2017
2014 yapımı Damien Chazelle’in yazıp
yönettiği Whiplash filmini beğenmiş ve yönetmenin sonraki çalışmalarını
merakla bekler olmuştum. Sonradan “La La Land” (Film hakkındaki incelememizi buradan okuyabilirsiniz) ile müthiş bir şekilde
dönen Chazelle bizim beklentilerimizi boşa çıkarmadı. Çünkü Whiplash,
Chazelle için gerçekten iyi bir referanstı.
Whiplash bir insanın yetenekleri çerçevesinde gidebileceği son noktayla ilgili bir film.
Bunu filme uyarlarsak çok iyi bir
caz davulcusu olmak isteyen Andrew isimli gencin buna ulaşmasındaki yöntemi ya da
ulaştırılmasındaki yöntemi sorgulayan bir film. Daha doğrusu bu yöntemin
sorgulamasını Damien Chazelle izleyiciye bırakmakta.
Damien Chazelle |
Eğer içinizde özellikle sanat
konusunda yapabileceğinizin en iyisini yapmak varsa bunun yöntemi artık sizin
tercihinize bağlıdır. Günde beş saat çalışma yetmez sekiz saate çıkarırsınız.
Kimine sekiz saat yetmez bunu on saate çıkarır. Kimi psikolojik olarak aşırı
derecede yıpranır hedefine ulaşırken fakat bu süreci umursamaz. Bu aslında
hayatı yaşamak adına bir tercihtir. Sonuçta normal insanların hayatına devam
ettiği ya da en azından çalışmadığı zamanlarda siz çalışırsınız ve maalesef ki
uğraşınız bir sanat dalıysa tek başınasınızdır. Yapabileceğinin en iyisini
yapmak ya da hayatın diğer güzelliklerini yaşamak. İşte size son derece zor bir
tercih. Çünkü ne yaparsanız yapın bunun bir sonu yok. Sadece fiziksel
ihtiyaçlarınızı karşılayıp kalan tüm zamanda sanatınızla uğraşmakta mümkün tabi
ama bunun yükünü kaldırabilmek apayrı bir güçlülük gerektiriyor.
Filmimizde çocukluğundan beri caz
davulcusu olmak isteyen Andrew adında bir gencin (Miles Teller) ülkenin en
iyi konservatuarlarından birine girip burada fazişan bir öğretmen ile olan
ilişkisine yer veriliyor. Fletcher (J.K. Simmons) ülkenin en önde gelen
hocalarından biridir. Deyim yerindeyse bir caz duayenidir. Bilgisi ve tecrübesi
oldukça fazla olan Fletcher’ın öğrencileri ile arasındaki ilişki biraz
değişiktir. Öğrenciler kesinlikle onun bilgisine saygı duyar ve kötü
davranışlarına sırf bu yüzden izin verirler. Çünkü Fletcher öğrencilerin
zihninde öyle bir yer etmiştir ki onun sizi takdir etmesi belki de onlar için
dünyadaki en önemli şeydir. Andrew da sanatı adına Fletcher’ın bu faşizanlığına
önemli bir süre boyun eğer. Fletcher çocukları nasıl psikolojik olarak daha
fazla çalışmaya itebileceğinin kendince yöntemlerini uygulamaktadır.
Öğrencilerin egolarından ve komplekslerinden faydalanıp içlerindeki cevheri
çıkarmaya çalışan bir tarzı olan Fletcher aslında “Bu cevheri ben ortaya
çıkarttım” diyebilmek adına bütün ömrünü bu işe adamıştır. Bu da bir nevi onun
egosudur. Fletcher, Andrew’nun yeteneğini keşfetmiş fakat ona hiçbir zaman
“aferin” demeyerek sürekli onun egosuna çalışıp kendini aşmasını sağlamaya
çalışmıştır. Bu durum Andrew sayesinde kötü davranışlarından dolayı okuldan
atılmasına kadar gitmiştir ama egoları yüzünden birbirinden vazgeçemeyen bu
ikili filmin finalinde buluşurlar ve filmimiz belki de olabilecek en güzel
şekilde son bulur.
Miles Teller ve J.K. Simmons |
İzleyicide farklı duygu ve
düşünceler uyandırır film. Kimine göre hoca haklıdır. En sonunda Andrew’nun
içindeki cevheri çıkarabilmiştir. Kimi izleyici ise buna ulaşmak için
Andrew’nun nelerden vazgeçtiğini ve ne psikolojide olduğunu düşünür. Yukarıda
bahsettiğim gibi her şey tamamen bir tercihtir. Sanatını geliştirmek adına
yapılan bir tercih. Andrew belki bir insan olarak hayatı boyunca Fletcher’ı
sevmeyecek fakat onun çok iyi bir hoca olduğunu düşünecektir.
Filmlerden hep alışık olduğumuz
“zorluklara göğüs ger, sonunda istediğini elde edersin” klişesi ya da muhafazakâr
söylemi diyelim bu filmde sanata uyarlanmış ve aslında Chazelle birtakım
şeyleri başarabilmek için hayattan ne kadar vazgeçilebileceğinin bunun
dengesinin ne olması gerektiğinin altını çizmiştir.
Filmde caz müziği çok ölçülü
kullanılır. Fondadır ve izleyiciyi sıkmaz. Sanatla içli dışlı bir film olmasına
rağmen insan psikolojisi üzerine ciddi tespitler vardır filmde. Bu açıdan
izleyicide ilgiyi başından sonuna kadar taze tutar.
Miles Teller ve özellikle
J.K.
Simmons müthiş bir oyunculuk çıkartırlar. Özellikle Simmons’ın Fletcher
yorumu kesinlikle ileri zamanlarda daha fazla kıymete binecektir.
Damien Chazelle Andrew ve
Fletcher arasındaki gerilimi çok iyi kullanarak çok iyi bir iş çıkarmış ve
oldukça sürükleyici bir film ortaya koymuştur.
Filmin sonu enfestir. Whiplash bağımsız
bir filme yaraşır bir güzellikte son bulur.
Yazıyı filme ismini de veren Justin
Hurwitz bestesi Whiplash'in fonunda olduğu fragmanıyla bitirelim. İyi seyirler...
Adrenalin ve Hazzın Doruklarda Yaşandığı Bir Film: Whiplash
Reviewed by sineMakale
on
Ağustos 07, 2017
Rating:
Hiç yorum yok: