2016 yapımı Denis Villeneuve'ün
yönettiği bilim kurgu Arrival - Geliş son dönemin önemli
yapımlarından biri.
Bilim kurgu dediğimizde belki de
sinemanın klişeleri en bol olan türünden bahsederiz. Uzaylılar dünyamıza
gelirler. Büyük olasılıkla onların dünyayı istila edeceğini ve düşman
olduklarını düşünürüz. Ne hikmetse hep ABD'ye iner bu uzay gemileri. Hemen ABD
başkanı, ABD genelkurmay başkanı ve savunma bakanı olaya dahil olur. Halka
haber verilmez kesinlikle. Dünyadaki diğer ülkeler ve insanlar diye bir kavram
yoktur zaten. Uzaylılar klasik ince bedenli ya da bedenleri küçük ve kafaları
büyük tasvir edilir. Uzay gemileri genellikle yuvarlaktır. Bu filmlerde hep
insanoğlu (yani insanoğlu derken ABD) uzaylılara karşı üstün gelir. Hikayenin
gidişatı genelde böyledir. Aksiyon sinemasının bütün olmazsa olmazlarına şahit
oluruz. Bu klişelerle çekilen filmler birbirinin kopyası olup zihnimizde ayrı
bir yer edinmezken mesela bir Kubrick başyapıtı 2001 a Space Odyssey, Ridley
Scott başyapıtı Blade Runner, Spielberg başyapıtı Close Encounters of the Third Kind ve E.T., Fritz Lang'in unutulmaz
klasiği Metropolis, Terrance Mallick'in modern başyapıtı
12
Monkeys ve Robert Zemeckis'in yenilikçi filmi Contact gibi özgün
filmler sinema tarihinde ve sinemaseverlerin zihninde kendilerine ayrıcalıklı
bir yer edinmiştir.
Arrival da bahsettiğim
ikinci kategorideki filmlerden. Bir kere bu bilim kurguda aksiyon yok. En başta
bunu belirtelim. Uzaylılar sizin beklediğiniz görünüme sahip değiller, uzay
gemileri yani UFO’lar daha önce gördüklerimize hiç benzemiyor ve bu sefer
sadece ABD yok işin içinde. 12 farklı ülkeye gemileriyle gelen uzaylılar söz
konusu. Bu saydıklarım bile bu filmin izlenmeyi hak etmesine yetiyor. Çünkü
gerçekten yönetmenin olaya farklı bir gözle bakmak isteği apaçık ortada.
Filmimiz dilbilimci Louise
Banks'in (Amy Adams) kızını kanser hastalığı nedeniyle kaybetmesiyle başlar.
Filmin bu şekilde başlaması sonlarına doğru olan bağlantıyla önemli bir anlam
kazanacaktır. Daha sonra ABD ordusundan bir albay (Forest Whitaker) ünlü
dilbilimci Louise Banks'i bularak ona gelen uzaylılardan bahseder ve bir kayıt
dinletir. Louise bu kayıttan bir şey çıkaramayacağını ve onlarla yüz teması
kurması gerektiğini söyler. Böylece Louise bir başka bilim insanı olan Ian (Jeremy
Renner) ile birlikte uzaylıların olduğu bölgede kendisini bulur.
Sonrasında ordunun ve dolayısıyla hükümetin uzaylılara "neden buradasınız?"
sorusunu sorabilmesi ve cevabını alabilmesi için dilbilimci Louise'e çok önemli
bir görev verilir. Uzaylılarla oluşacak iletişimin tüm sorumluluğu. Louise 18 saat arayla geminin kapılarının açılması sonucu
Ian ile birlikte uzaylılarla iletişim kurarak karşılıklı bir şeyler paylaşmaya
çalışır. Uzaylılar dev ahtapot ve mürekkep balığına benzeyen canlılardır. Yedi
ayaklı oldukları için Ian onlara hektapod ismini takar.
Kullandıkları
dil şekilsel ve dairesel cümleleme şeklindedir. Bir nevi püskürtülen ve bunun
sonucu oluşan yuvarlak görünümlü şekiller. Louise bunları uzun uğraşlar sonucu
çözer. Bu arada Louise hiç evlenmemiştir ve çocuğu yoktur. Louise bunları çözdükçe kendi kızını ve gelecekteki yaşantısına ait olayları görmeye başlar. Bu arada ordu ve hükümet tarafından sıkıştırılmaktadır
Louise. O sorunun sırası gelmiştir. Louise "neden buradasınız?" diye
sorar uzaylılara. "silah için" yanıtını alır fakat bunu yetkililere
söylemesiyle birlikte ordu alarma geçer. Louise bunun mecazi bir anlam
taşıyabileceğini söylese de bu albay ve diğerleri için pek ikna edici değildir.
Louise bu durumun üzerine geminin içine girmeye karar verir ve gidip uzaylıyla
konuşur. Uzaylıların insanlığa yardım için geldiklerini ve "silah"ın da
ona öğrettikleri ve Louise sayesinde sonradan diğer insanlarında öğrenecekleri
"kendi kullandıkları dil" olduğunu öğrenir. Uzaylı üç bin sene sonra
insanlığa ihtiyaçları olacağını anlatır. Zaman kavramı onlarda doğrusal
değildir. Her şey olmuş ve bitmiştir. Louise de bu dili öğrendikçe kendi
geleceği ile her şeyi görmeye başlamıştır. Kocasıyla boşandığını ve bu dili
insanlara öğrettiğini görür. Filmin sonunda kocasının Ian olduğunu öğreniriz.
Hatta ona ilişkilerine başlamadan önce "sonraki hayatını bilsen
değiştirmek ister miydin?" diye bile sorar ve bu gidişata hiçbir şekilde
engel olmayarak kaderini yaşar Louise. Boşanacağını ve çocuğunun öleceğini bile
bile buna müdahale etmez. Zaten kocasının onu terk etmesinin nedeni de budur.
Gerçekten özenli, yenilikçi biraz
da sürpriz bir senaryo ile karşı karşıyayız.
Görüntü yönetmeni Bradford
Young ve filmin müziklerini yapan Jóhann Jóhannsson'un filme katkıları
çok büyük. Görüntüler ile müziğin birleşimi ile oluşan atmosfer gerçekten
enfes.
Önceki işlerinden sonra
Arrival'da da gerçekten iyi bir yönetmenlik ortaya çıkaran Denis Villeneuve'e
yapımcıların efsane bilim kurgu Blade Runner'ın devamı olan BladeRunner 2049'u emanet etmelerine şaşırmamak gerek.
İşte filmin altyazılı fragmanı.
Yenilikçi Bir Bilim Kurgu Filmi:Arrival
Reviewed by sineMakale
on
Ağustos 31, 2017
Rating:
Bilim kurgu filmleri hoşuma gider genellikle. fırsat bulduğumda da izlerim. :)
YanıtlaSilBilimkurgu filmleri iyidir. İnsanlığın ufkunu açar diye düşünüyorum ben de.
SilBen çok beğendim bu filmi. Klasik uzaylı temasının çok dışına çıkmış ve tam olarak anlayabilmek için iki kez izlenmesi düşüncesindeyim.
YanıtlaSilBu tür filmleri çok severim ama henüz izleme fırsatım olmadı. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilIyi filmdir izlemenizi tavsiye ederim. Bu arada blogunuz çok keyifli. Buradan da ifade etmeden duramayacağım :
Silkitabını okudunuz mu? son zamanlarda okuduğum en iyi bilim kurgu kitabıydı. olaya dilbilim açısından yaklaşarak beni kazandılar. filmle ilgili tek eleştirim, kitaptaki "fermat" ilkesinin açıklanmamasıydı, hikayenin gidişatını anlamak açısından önemli bir noktaydı.
YanıtlaSilKitabı ne yazık ki okumadım. Ama yorumunuz oldukça meraklandırdı doğrusu. En kısa zamanda okumaya çalışacağım.
Silİnsanlığı yok etmek istemeyen aksine teknolojilerini paylaşmak isteyen sayılı uzaylı filmlerinden birtanesi beğenmedim diyemem. Özellikle dil çözülmesi güzeldi @bw
YanıtlaSilEvet orijinaldi gerçekten
Sil